MEZOPOTAMYA’NIN ALTIN ÜÇGENİ: DİYARBAKIR, MARDİN VE ŞANLIURFA

Yukarı Mezopotamya Havzası, Bereketli Hilal’in kuzeyi; ilim, bereket, servet, medeniyet ve inancın değişmez güzergahı. Peygamberler, sahabeler, âlimler, krallar ve sultanlar diyarı. Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa’yı kapsayan Mezopotamya’nın altın üçgeni; yaşadığımız coğrafyanın kültür ve inanç turizmi açısından eşsiz şehirleri. Bu üç marka şehir kendileri bir yana; bölgesine, ülke ve dünyaya refah ve medeniyet vadediyorlar.  Seyahat bir […]

MEZOPOTAMYA’NIN ALTIN ÜÇGENİ: DİYARBAKIR, MARDİN VE ŞANLIURFA
MEZOPOTAMYA’NIN ALTIN ÜÇGENİ: DİYARBAKIR, MARDİN VE ŞANLIURFA
  • Yayınlanma2 Mayıs 2022 01:17
  • Güncelleme3 Mayıs 2022 16:50

Yukarı Mezopotamya Havzası, Bereketli Hilal’in kuzeyi; ilim, bereket, servet, medeniyet ve inancın değişmez güzergahı. Peygamberler, sahabeler, âlimler, krallar ve sultanlar diyarı. Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa’yı kapsayan Mezopotamya’nın altın üçgeni; yaşadığımız coğrafyanın kültür ve inanç turizmi açısından eşsiz şehirleri. Bu üç marka şehir kendileri bir yana; bölgesine, ülke ve dünyaya refah ve medeniyet vadediyorlar. 

Seyahat bir hikâyenin peşinden gitmektir. Hikâyeyi görmek, dinlemek, bir parçası olmak… Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa’da; bu münbit, bu bereketli, bu muhteşem destinasyonda sayılamayacak kadar çok hikayemiz var. Koca ülkelerin tarihleri, tek bir taşımızın hikayesi kadar uzun değil ve bölgedeki her taşımız yeryüzü medeniyetiyle yaşıt. 

Körtiktepe’de ve Çayönü’nde yapılan kazıların sonucunda Diyarbakır’ın yaşı 12 bin 500 yıl olarak hesap edildi. Ancak kazılarda bunun da ötesinde; Diyarbakır’ın Anadolu’nun ve Yakındoğu coğrafyasının en eski yerleşim yeri; balıkçılığın, avcı-toplayıcılığın ve tarımın anavatanı olduğu keşfedildi. İlk buğday, ilk nohut, ilk mercimek… İnsanlığın ilk besin kaynakları bu topraklarda filizlendi. Bakır ilk burada dövüldü, çömlek ve metal aletler ilk burada üretildi. Dokumacılık ilk burada başladı. İnsanlığın en önemli besini ekmek, ilk bu topraklarda mayalandı. 

İlim ve din burada birlikte yaşamış, birlikte yaşıyor. Teknolojinin ve astrolojinin hikayesini de bu topraklardan takip etmeniz mümkün. Çınar ilçemizde bulunan Zerzevan Kalesi ve Mitras Tapınağı aynı zamanda bir gökyüzü gözlem evi. Gökyüzündeki yıldızları, yeryüzüne indiren bir insanlık macerasının ev sahiplerinden biri. Yıldız ve takım yıldızlarını, boğa şeklinde, aslan şeklinde, balık şeklinde, insan suretinde… Tüm şehrin taşlarına işleyen ilk şehirlerden biriyiz.

Diyarbakır Ulu Camii yalnızca İslam’ın 5. Harem-i Şerifi değil. Cephelerinde gökyüzünden kopyalanmış siluetlerin de ev sahibidir. Bazı camilerimizin minaresi, aynı zamanda en eski gökyüzü gözlem evleri arasında. 1198 yılında, Ulu Cami’nin yanına inşa edilen Mesudiye Medresesi’nin 3 ana bilim dalı vardır: Astronomi, Fizik ve Tıp. 

Belkıs’ın tahtını bir tür ışınlama ile Hz. Süleyman’ın huzuruna getiren bilginin sahibi olduğu rivayet edilen Hz. Süleyman’ın kâtibi Nebi Harun-u Asefi Eğil ilçemizde, halen misafirimizdir. Modern dünyanın Sibernetik ve Robotik’in kurucusu olarak kabul ettiği El Cezeri, Diyarbakır İç Kale’de bulunan dünyanın en eski yönetim merkezinin baş mühendisidir. Vakti, Ulu Cami’nin bahçesinde bulunan eseri, güneş saatinden takip etmek halen mümkün. 

Kısaca bu toprakları özetlemek gerekirse evcil hayvanlardan kültür bitkilerine, yemek tariflerinden müziğe, astrolojiden sibernetiğe, edebiyattan güzel sanatlara… Her şey buradan dünyaya yayıldı. 

Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin’siz medeniyet tarihi, dinler tarihi ve gastronomi tarihi yazılamaz. İnsanlığın bugünü için üç şehrimizin üçü de kurucu şehir.  Geleneklerimiz, göreneklerimiz, örfümüz, adetimiz gibi doğa ve mimarinin aslını arayan insanlık için yegâne güzergâh. Bereketli Hilal’in kuzeyi, batıya ve doğuya doğru akan insanlık nehrinin kaynağı. Medeniyetlerin emeklemeye, yürümeye, koşmaya başladığı topraklar. Kültürün doğduğu, lezzetin harmanlandığı topraklar. Bu bölge beslendiği bu kaynaklar itibariyle de tüm insanlığın anavatanı. 

Herkes anavatanını özler. Her insan evine, öz yurduna geri dönmek ister. Eğer dönemezse gurbeti yüreğinde koca bir özlemle taşır. İnsanlık için burası özlemin adıdır. Özleneni özleyenle buluşturmak da bu toprakların farkında olan, bereketini ve maneviyatını hisseden bizlerin vazifesidir. Şehirlerimizin çok kıymetli sakinleri, bu hazinenin gün yüzüne çıkmasını, misafirlerini ağırlamayı, onlara kendi hikayelerini anlatmayı dört gözle bekliyor. 

Kültür ve İnanç Turizminde dünyanın en görkemli destinasyonu, insanlıkla yeniden buluşmaya hazır. Burada herkese yetecek kadar ışık var. İnanç, kültür, medeniyet ve tarih var. Herkesi anavatanının sesini, kokusunu, rengini, lezzetini deneyimlemeye davet ediyorum.

Kerem ke

Münir KARALOĞLU

Diyarbakır Valisi