BAYRAM COŞKUDUR

Bayram yaşanmış hatıraları canlandırmaya yönelik coşkulu kutlamadır. Bayramlar insanların birbirleri ile görüştükleri, konuştukları, ziyaret ettikleri, dargınların barıştığı, çocukların sevindirildiği; neşe, huzur ve mutluluğun yaşandığı, sevginin, barışın, paylaşmanın, hoşgörünün temellendiği ve gelenekselleştiği günlerdir. Geçmiş yıllardaki bayramları yaşamış insanlar olarak “Nerede o eski bayramlar” diyerek her bayram geldiğinde yakınıp durmaktayız. Aslında eskiyen ve değişen bayramlar değildir. Değişen […]

BAYRAM COŞKUDUR
BAYRAM COŞKUDUR
  • Yayınlanma2 Mayıs 2022 00:55
  • Güncelleme3 Mayıs 2022 16:51

Bayram yaşanmış hatıraları canlandırmaya yönelik coşkulu kutlamadır. Bayramlar insanların birbirleri ile görüştükleri, konuştukları, ziyaret ettikleri, dargınların barıştığı, çocukların sevindirildiği; neşe, huzur ve mutluluğun yaşandığı, sevginin, barışın, paylaşmanın, hoşgörünün temellendiği ve gelenekselleştiği günlerdir.

Geçmiş yıllardaki bayramları yaşamış insanlar olarak “Nerede o eski bayramlar” diyerek her bayram geldiğinde yakınıp durmaktayız. Aslında eskiyen ve değişen bayramlar değildir. Değişen hayat şartlarıdır. Değişen bu hayat şartları duygu ve heyecanlarımızı da büyük ölçüde etkilemektedir. Öneme haiz birçok şey unutulup gitmektedir. Aklımızda kalanları anarak teselli bulmaktayız. Eskiden bayramların büyükler için ayrı küçükler için ayrı bir yeri ve önemi vardı. Bayramlık giysiler yalnız çocuklar için değil büyükler için de önem arz ederdi. Büyük küçük demenden herkes yeni kıyafetlerle bayramı karşılardı. Hanımlar yeni entariler, yeni eşarplar, yeni çorap ve ayakkabılara sahip olurken erkeklerin de gömlekten ayakkabıya varıncaya kadar giysileri yenilenirdi. Erkeklerin terzide diktirdikleri takım elbisenin adı bayramlıktı. Bayramda ve bayram öncesinde hanımların ve erkeklerin farklı uğraşları vardı. Hanımlar bahar temizliği yaparcasına bayram temizliği yaparlar, mutfaklar şenlenir mevsimine göre yemekler pişer, yufkalar açılır, tatlılar yapılırdı. Her aile “harcına göre pişirirdi aşını” Diyarbakır’da aileler arasında maddi imkânlar açısından farklılar olsa da herkes “Kültür Zengini” idi. Kadayıfçıda hazırlanmış tepsi kadayıfı, baklavacı kadına açtırılmış baklavası olmasa da herkesin evine gelen misafirine ikram edeceği, şekeri, çayı, kahvesi, bisküvisi, kolonyası ve misafire içten gelen saygısı vardı.

Erkekler bayram alışverişini bir gün öncesinden tamamlayarak bayram akşamı berbere giderler “Bayram tıraşı” olurlar evde banyosu olmayanlar berberden sonra hamama giderler bayram sabahı da Bayram namazını kılıp kabir ziyaretini tamamlayarak evde ilk misafirlerini beklerlerdi. Ticaret erbabı veya iş adamlarının ilk misafirleri yanlarında çalışan işçilerle çarşılarının taşıyıcıları ve temizlik görevlileri olurdu. Onlara muhakkak surette yemek ve tatlı ikram edilerek ağırlanırdı.

Aile içi bayramlaşmalar tamamlandıktan ailece sofraya oturulduktan ve kalkıldıktan sonra komşulara bayram ziyaretlerinde bulunulurdu. Bu ziyaretler erkeklere mahsus ziyaretlerdi. Komşu ziyaretini tamamlayanlar bu defa kendileri ziyaretçilerini beklerlerdi. Bayram ziyaretleri çok hassas bir konu olduğundan herkes buna çok riayet ederdi. Çünkü bayram ziyaretinde ihmale uğrayanlar bu duruma çok üzülürler hatta gönül koyarlardı.

Büyükler için yerine getirilmesi gereken görevleri içeren bayram günleri çocuklar için ise özlenen ve sabırsızlıkla beklenen günlerdi. Bir şey özlendiği ve beklendiği ölçüde değerli olduğundan çocuklar için bayram çok değerliydi. Bayram gelince yeni elbiseye yeni ayakkabıya sahip olacaklarından ve bayram yerlerinde doyasıya eğleneceklerinden bayramın değeri onlar için büyüktü. Özledikleri bayram günü gelince de sabah erkenden kalkarlar, bayramlıklarını giyerler, büyüklerin ellerini öperler kardeşleriyle kucaklaşırlardı. O yıllar el öpmek büyük için “saygı” anlamına çocuk için ise “bayramlık almak” anlamına gelirdi. Önceki bayram en fazla bayramlığı kim vermişse çocuk için en sevgili ve değerli akraba o olur ve öncelikle onu ziyarete giderlerdi.

Topladıkları bayramlıklar ve önceden biriktirdikleri harçlıklarla çocuklar bayram yerlerinde kurulan takla dolaplara, salıncaklara, dönme dolaplara binmek için bayram yerine koştururlardı. Bayram yerinde salıncakta sallananlar diğer salıncakta sallananlar kendilerinden daha az sallanıyorsa  ya da dolapları yavaş dönüyorsa onlara nispet yaparak:

Hala hala heeeey!

Kime?  Kime? Karşıdaki dolabaaaa!

Diye bağırırlardı.

Sallanmanın ve dolaplarda dönmenin zevkine doyamayanlar (binme süresi tamam olunca) dolapçıya:

– Emice tezeleniyıh. Diyerek para uzatırlar dönmeye ya da sallanmaya devam ederlerdi.

Sokak aralarında bayram eğlencesi erkek çocuklarda “pat pat tabancası” denilen mantar tabancasını havaya sıkmak ya da “çata pat” denilen duvardaki taşlara sürterek “çata pat- pata pat” sesi çıkartmaktı. Mantar tabancasının patpatları karton üzerine yapışık olarak satılırdı. Mantarların ucuz olanı bir de pahalı olanı vardı. Ucuz olanlar tabancanın tetiği çekilince namlunun ucunda “pofff” diye bir ses çıkarırdı ve patlamazdı. O tabancanın sahibiyle arkadaşları “Beş kuruşluk mantar bu kadar patlar” diye alay ederlerdi. Bayram harçlığıyla satın alınan lastik toplarla erkek çocuklar sokak aralarında futbol, kız çocuklar da evlerinin avlusunda istop ya da yakan top oynarlardı.

Bayramın olmazsa olmazlarından birisi de sinemalardı. Sinemaların afiş tahtasında:

Bayram şerefine 3 film birden. Birinci film “Zoro geliyor” ikinci film “Zoro’nun kara kırbacı” üçüncü film “Zoro Baytekin’e karşı” yazısı yer alırdı. Çocuk aklıyla yaz günü Diyarbakır’ın sıcağında saatlerce sinemada film seyredenler “bayramın hatırına” havuza düşmüşcesine kan ter içerisinde sırılsıklam halde sinemadan çıkarlardı.

   Bayramda postanelerden kalabalık hiç eksik olmazdı. Bir kısım insanlar şehir görüntülerinin, doğa manzaralarının yer aldığı arkasına güzel temenniler içeren yazılar yazıldığı kartpostalları zarfa koyup uzaktaki dostlarına ve yakınlarına bayram tebriği olarak yollarken bir kısım insanlar da telgraf ve telefon kuyruğunda sıralarının gelmesini beklerlerdi.

Bayramda ekmek çıkmaz; fırınlar çalışmazdı. Tek bir Bayram Gazetesi çıktığından gazeteciler de bayram tatili yapardı. Bütün dükkânlar kapalıydı. Caddelerde akraba ziyaretine gidenlerin dışında kimseye rastlanmazdı. İnsan kalabalığı sadece Belediyenin önünde görülürdü. Belediye meydanında davul çalınır, halay tepilir insanlar da onları merakla izlerdi.

BAYRAM GÜNLERİNİZİN BAYRAMIN ADINA YARAŞIR TATTA VE GÜZELLİKTE SAĞLIK, HUZUR VE MUTLULUK İÇERİSİNDE GEÇMESİNİ DİLERİM.

Sevgi ve Saygılarımla.